Sağlık Bakanlığı ve Hasta Hakları ve Sağlıklı Yaşam Derneği'nin
ortaklaşa düzenlediği
"1. ULUSAL HASTA HAKLARI SEMPOZYUMU"
Hakkında (16-17.11.2005)

Sağlık Bakanlığı'nın internet sayfaları içinde yer alan "Hasta Hakları" Sayfasında 16-17 Kasım 2005 tarihlerinde Ankara Sürmeli Oteli’nde Sağlık Bakanlığı ve kısa adı HAKSAY olan "Hasta Hakları ve Sağlıklı Yaşam Derneği"nin ortak bir toplantı düzenleyeceği bildiriliyor ve toplantının programı yer alıyordu. Bu açıklamada aynen "ülke çapında sağlık hizmetlerinin planlanması ve denetlenmesi ile görevli olması yanı sıra aynı zamanda en büyük sağlık hizmeti sunucusu olan Sağlık Bakanlığı ve hasta haklarının gerçek sahibi olan sivil toplum adına HAKSAY'ın işbirliği içinde hasta haklarını yeniden kamuoyu gündemine taşıyarak konunun tarafları ve uzmanları nezdinde tartışılmasını hedefledik" deniliyordu.

Açıklamada Sağlık Bakanlığı'nın, TC'nin kuruluşundan beri kendisine verilmiş olan halkın sağlığıyla ilgili görevlerini, bağlı olduğu hükümetin benimsediği politik tercihler doğrultusunda yalnız "planlama ve denetim" noktasına kadar indirgediği bir kez daha görülüyor. İkinci bölümünde ifade edilen "hasta haklarının gerçek sahibi"nin sivil toplum olduğu belirtiliyor.

Gerçekten de sağlık hizmeti, hizmeti alan ve vereniyle bir çok sayıda kesimin ilişki ve işbirliği içinde bulunduğu bir alandır. Bu alanın taraflarının da gerçek anlamda "sivil" örgütlenmeleri de mevcuttur. Hizmet veren tarafta hekimlerin öz örgütleri olan meslek odaları, sağlık çalışanlarının sendikal örgütlenmeleri vardır. Hastaların ise hasta ve hastalık dernekleri yanında genel anlamda "hasta ve hasta yakını hakları" alanında örgütlenmiş "hak arama" temelindeki dernekler, platformlar ve örgütlenmeler mevcuttur. Bizim de içinde yer aldığımız ve kurucusu bulunduğumuz Sağlık hakkı Hareketi Derneği de bunlardan birisidir. Ayrıca yine konuyla ilgili akademik, medya ve adaletle ilgili kurum ve kuruluşlar ve bu kuruluşlrda görev yapanların çeşitli örgütleri mevcuttur. Bunların hepsi "Hasta Hakları ve Sağlık Hakkı"nın taraflarıdır.Oysa söz konusu çağrıda, çok sayıda ve çeşitlilikteki bu örgütlerden yalnız "HAKSAY" adındaki Trabzon ilinde kurulmuş bir örgütlenmeyi Sağlık Bakanlığı "partner" ilan ederek bu toplantıyı birlikte düzenlemeyi yeğlemiştir.

2002 Seçimlerinden sonra göreve gelen 58. Hükümet çalışma programında aynen "Hükümetimiz, tüm sivil toplum örgütlerine eşit mesafede duracak, sivil toplum örgütleri arasında diyalogu ve işbirliğini destekleyecektir. Hükümetimiz, yönetime katılımı engelleyen yasal ve idari etkenleri kaldırarak, kamu yönetimine sivil toplumun daha aktif katılımını sağlayacaktır. İş dünyası, sendikalar, meslek odaları, çiftçi örgütleri ve gönüllü kuruluşların sorunlarını, hizmet alanlarındaki kamu görevlileri ile birlikte çözmelerini kolaylaştırıcı mekanizmaları geliştirecektir" denilmekteydi.

Bundan sonra göreve gelen ve halen iktidarda bulunan 59. Hükümetin çalışma programında ise "Bize göre farklılıklar tabiî bir durum ve zenginliktir. Toplumsal ve kültürel çeşitlilikler demokratik çoğulculuğun üreteceği tolerans ve hoşgörü zemininde siyasete bir renklilik olarak katılmalıdırlar. Katılımcı demokrasinin de farklılıklara temsil olanağı sağlayarak ve siyasal sürece katarak kendisini geliştireceği düşüncesini esas kabul etmekteyiz. Bize göre, demokratik bir toplumda sivil toplum örgütleri büyük önem taşırlar. Sivil ve özgürlükçü bir ortamın oluşabilmesi ve bireyin devlet karşısında korunabilmesi buna bağlıdır. AK Parti iktidarı, sivil siyaseti önemsemekte, siyasette sivil toplumun etkisine inanmaktadır. Bölgesel ve yerel düzeyde özel kesimin ve sivil toplum örgütlerinin kamu yöneticileri ve siyasî yetkililerle bir araya geleceği benzeri yapılar geliştirilerek yaygınlaştırılacaktır " diyerek sivil toplumla ilişkisinin kuralları belirtilmiş ve bir taahhütte bulunmuştur.

16-17 Kasım tarihlerinde Ankara'da yapılacağı duyurulan toplantı içerik ve oluşum bakımından; bu programlarda verilen sözlere aykırı bir durumu göstermektedir. Sağlık Bakanlığı hasta hakları alanında da çok, büyük ve önemli sorunlar yaratan "Sağlıkta Dönüşüm Programı"nı eleştiren ve buna karşı çıkan yapılara, bu arada da bu alanın tüm temsilcilerine söz konusu toplantıda yer vermeyerek, demokrasi, katılımcılık ve sivil toplumla ilişki ve işbirliği kavramlarından ne anladığını bir daha ve açıkça ortaya koymuş, farklı seslere bir kere daha kulaklarını kapamış dahası söz söyleme haklarını ortadan kaldırmış olmaktadır.

Eğer Hükümet programlarında yazılanlar ve taahhüt edilenlere bu hükümet sahip çıkıyorsa, çatısı alında bulunan Sağlık Bakanlığı veya bu bakanlıkta bu toplantıyı düzenleyenler bunlara aykırı davranmaktadırlar. Eğer hükümet Sağlık Bakanlığı'nın bu uygulamasını doğru buluyorsa; o zaman ilan ettiği programlara aykırı davranılarak halk ve toplum yanıltılmaktadır.

Bizler 1997'de kurulan bu ülkenin "Hasta ve hasta yakını hakları" alanındaki ilk sivil örgütlenmenin kurucuları ve uzun yıllar yöneticiliklerinde bulunmuş, bugün hükümetin yeğlediği politikalar sonucu sağlık hizmetlerini bedeli ödenerek alınan bir hizmet haline getirmesine itiraz ederek bu kez tümüyle parasız ve kamusal, nitelikli bir sağlık hizmetinin tüm toplumun sağlık hakkının bir gereği olduğunu savunan yeni bir örgütlenme olan "Sağlık Hakkı Hareketi Derneği"nin kurucuları ve yöneticileriyiz.

Bu nedenle katılımımızın istenmediği, görüşlerimize yer verilmeyen bu toplantıyı ve Sağlık Bakanlığı'nın bu taraflı yaklaşımını yanlış bulduğumuzu, böyle davranarak bu ülkede hasta haklarının gelişemeyecğini bir kez daha belirtiyoruz.

Yalnız bizlerin değil, 1953 yılında özel yasayla kurulmuş bulunan Türk Tabipleri Birliği'nin, çeşitli hastalık ve hasta dayanışma dernekleriyle, tıbbın değişik uzmanlık derneklerinin, sağlık çalışanlarının sendikal örgütlenmelerinin ve ilkkurulan hasta hakları derneği dahil sayıları beşi geçen hasta hakları derneklerinin de bu toplantının dışında bırakılmasını bu konuda yapılmış, haksız bir ayrımcılığın bir göstergesi olduğunu düşünüyoruz.

Eğer o toplantıda bizlere söz verilmiş olsaydı şu gerçekleri orada da ifade edecektik. Bunları o toplantıda ifade edememekle birlikte bunları kamuoyunun bilgisine sunmayı da görevimizin bir gereği sayıyor ve bir kere de burada ortaya koyuyoruz:

  • Demokrasi ve katılımcılık ile sivil toplumla ilişki ve işbirliği bu örnekte olduğu gibi ayrımcı bir yaklaşımla varolamaz. Bizler de bu ülkenin bu alandaki sivil örgütlenmelerini oluşturuyoruz ve Sağlık Bakanlığı gibi tüm ülkeye ve ülke insanına hizmet etmekle yükümlü bir hizmet kurumunun böyle bir ayrımcı tutum içinde olması hem doğru hem de yukarıda belirttiğimiz taahhütlerine uygun değildir.
  • Sağlık Bakanlığı'nın İMF, Dünya Bankası ve Dünya Ticarte Örgütü gibi finans kuruluşlarının isteği üzerine ısrarla uyguladığı "Sağlıkta Dönüşüm Programı" başta sağlık hizmetlerine ulaşma ve yararlanma hakkı olmak üzere sağlık hakkı ve hasta haklarını ihlâl eden bir programdır. Ülke insanlarını sağlık hizmetlerinden yararlanamaz bir hale getirmekte ve her gün giderek artan sayıda yeni mağdurlar yaratmaktadır.
  • Böyle bir programı kabul ederek, böyle bir yaklaşım ve uygulamaya karşı ses çıkaramayan ve Sağlık Bakanlığı'yla işbirliği yapan, dahası bu politikaların uygulanmasına katkıda bulunan HAKSAY ve benzeri örgütler ve kişiler ise sağlık hakkı ve hasta haklarının gerçek sahibi olan sivil toplumu temsil etmeyen, "güdümlü ve emir komuta zinciri içinde davranan" yapılardır veya hak arayan toplumu değil "hakları ihlâl edenleri" onları temsil etmektedirler.
  • Sağlık hakkı ve hasta hakları; muhalif ve eleştirel yaklaşımda bulunanlar da dahil bu alanın tüm yapılarının bulunduğu, bağımsız ve özgür bir şekilde düşüncelerini ifade ettiği ortamlarda tartışılabilir ve geliştirilebilir, toplumun benimseyeceği programlar ancak böyle demokratik ve katılımcı yapılar içinde ortaya konulabilir.

    Bu tür toplantılara çağrılsak da çağrılmasak da bizler; daha önce olduğu gibi sağlık hakkı ve hasta hakları konusunda mücadelemizi sürdürmeye ve Sağlık Bakanlığı tarafından uygulanan "Sağlıkta Dönüşüm Programı"nı, yanlış buluyoruz. Bu nedenle tüm toplum adına bu programı eleştirmeye, her fırsatta itiraz etmeye, bu programın halkın sağlığını bozacağını ve sağlıkla ilgili temel haklarla ve hasta haklarını ihlâl ettiğini söylemeye kararlıyız.

    Kamuoyu ile bu toplantıya katılanlara çağrıda bulunarak Sağlık Bakanlığı'nın bu yanlış uygulamalarına karşı çıkmaya çağırıyor ve doğru yerde durmalarını ve doğru tutum almalarını diliyoruz.

    Sağlık Hakkı Hareketi Derneği
    Yönetim Kurulu